Beyin Anevrizması Nedir, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri
Beyin damarlarımızda oluşan bir baloncuk, hayatımızı tehdit eden ciddi bir duruma dönüşebilir. Bu tehlikeli durum, tıp dilinde beyin anevrizması olarak adlandırılır. Halk arasında beyinde baloncuk olarak da bilinen bu rahatsızlık, erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir durumdur. Ancak belirtilerini tanımak ve zamanında müdahale etmek hayati önem taşır.
Beyin Anevrizması Nedir?
Beyin anevrizması, beynimizdeki kan damarlarının duvarında oluşan anormal bir şişkinlik veya balonlaşmadır. Tıp dilinde serebral anevrizma olarak da adlandırılan bu durum, genellikle bir dal üzerinde asılı duran meyveye benzer bir görüntü oluşturur.
Beynimizdeki anevrizmalar çoğunlukla Willis çemberi adı verilen, beyin tabanındaki kan damarı ağında oluşur. Boyutlarına göre anevrizmalar şu şekilde sınıflandırılır;
- Küçük anevrizmalar: 0,3 cm ile 2,54 cm arasındadır
- Dev anevrizmalar: 2,54 cm’den büyüktür
Özellikle dev anevrizmalar oldukça riskli olup, tedavileri daha zorlu bir süreç gerektirir. Yapılan araştırmalar, serebral anevrizmaların her yıl %0,2-3 oranında büyüdüğünü gözler önüne serer.
En endişe verici nokta, anevrizmaların çoğunlukla patlayıncaya kadar belirti vermemesidir. Patlama durumunda, beyin ve beyni kaplayan ince doku arasındaki subaraknoid bölgeye kanama olur. Her 10 hastadan birinde görülen bu durum, beyin kanamasına ve hatta bazı durumlarda felce yol açabilir.
Beyin Anevrizması Neden Olur?
Kan damarlarımızın duvarlarındaki zayıflama, beyin anevrizmasının temel oluşum nedenidir. Bu zayıflama, çeşitli faktörlerin etkisiyle ortaya çıkabilir. Araştırmalar, kadınlarda erkeklere oranla daha yüksek risk olduğunu gösterir.
Beyin anevrizması gelişiminde rol oynayan başlıca risk faktörlerini şöyle sıralayabiliriz:
- Kalıtsal Faktörler: Ehlers-Danlos sendromu gibi bağ dokusu bozuklukları, polikistik böbrek hastalığı ve alfa glukozidaz eksikliği gibi genetik durumlar risk oluşturur.
- Yaşam Tarzı Faktörleri: Sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi ve özellikle kokain gibi uyuşturucu madde kullanımı riski artırır.
- Tıbbi Durumlar: Yüksek tansiyon, arteriyovenöz malformasyon ve aort koarktasyonu gibi durumlar anevrizma riskini yükseltir.
Özellikle ailesinde beyin anevrizması öyküsü bulunan kişilerde risk daha yüksektir. Birinci derece akrabalarında anevrizma teşhisi konulmuş kişilerde, özellikle sigara kullanımı veya hipertansiyon varsa, düzenli kontrol önemlidir.
Kan basıncındaki artış, damar duvarlarında zayıflamaya neden olan en önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle hipertansiyon hastalarının düzenli takibi ve tedavisi büyük önem taşır. Bazı durumlarda, kafa travması veya belirli kan enfeksiyonları da anevrizma oluşumunu tetikleyebilir.
Beyin Anevrizması Belirtileri Nelerdir?
Beyin anevrizması belirtilerini anlamak, erken teşhis için hayati önem taşır. Beyin anevrizmalarının iki farklı şekilde belirti gösterdiği gözlemlenir.
İlk olarak, anevrizma henüz yırtılmadan önce kitle etkisi nedeniyle bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durumda anevrizma, beyin dokusunda belirli bölgeleri sıkıştırarak şu belirtilere neden olabilir:
- Göz arkasında ağrı ve göz kapağında düşüklük
- Geniş göz bebeği ve görme alanı bozuklukları
- Yüzün bir tarafında uyuşma ve kuvvetsizlik
- Çift görme problemi
Küçük boyuttaki yırtılmamış anevrizmalar genellikle hiç belirti vermeyebilir. Buna tıp dilinde “asemptomatik anevrizma” denir.
İkinci ve daha ciddi belirti grubu ise anevrizmanın yırtılması sonucu ortaya çıkar. Hastalar genellikle “Kafamın içinde sanki bir şey patladı” şeklinde tarif ettikleri ani ve şiddetli bir baş ağrısı yaşarlar. Bu durumda beyin zarının altındaki su tabakasına kanama olur ve kafa içi basıncı artar.
Yırtılmış anevrizma durumunda görülebilecek diğer önemli belirtiler şunlardır:
- Bulantı ve kusma,
- ışığa karşı hassasiyet,
- bilinç bulanıklığı ve nöbetler
Belirli vakalarda anevrizma az miktarda kan sızdırabilir ve sadece şiddetli baş ağrısı gözlemlenebilir. Bu durum daha ciddi bir yırtılmanın habercisi olabilir.
Beyin Anevrizması Tanı Yöntemleri
Beyin anevrizması probleminin tanı sürecinde modern tıbbın sunduğu çeşitli görüntüleme yöntemlerinden faydalanılabilir. Hastalarda anevrizma şüphesi oluştuğunda, öncelikle en uygun tanı yöntemini belirliyoruz.
Beyin anevrizması probleminin temel tanı yöntemleri şu şekildedir:
Manyetik Rezonans (MR) Görüntüleme: İlk basamak tarama testi olarak kullanılır. MR anjiografi tetkiki yaklaşık 15-20 dakika sürüyor ve hastanın herhangi bir ilaç enjeksiyonu olmadan gerçekleştirilir.
Bilgisayarlı Tomografi (BT): Beynin tüm yapısının üç boyutlu olarak görüntülenmesini sağlar.
Özellikle kanama durumlarında tercih edilen ilk testlerden biridir.
Serebral Anjiyografi: Altın standart olarak kabul edilen bu yöntemde, kasık bölgesinden
bir kateter yerleştirerek beyin damarları detaylı incelenir.
Kanamamış anevrizma tespiti çoğu zaman başka nedenlerle yapılan görüntüleme tetkikleri sırasında tesadüfen ortaya çıkıyor. Eğer subaraknoid mesafede kan gözlenirse, damardan ilaç verilerek Beyin BT anjiografi ile damar içi boyama yapılır.
Günümüzde kullanılan üst düzey dijital teknolojiye sahip anjiyografi cihazları, damarların 3 boyutlu görüntülerinin elde edilmesini sağlar. Bu sayede her hasta için en doğru tedavi yöntemine karar verilebilir. Kateter anjiyografi sırasında komplikasyon gelişme riski oldukça düşük seviyelerdedir.
Beyin Anevrizması Tedavi Yöntemleri
Tedavi sürecinde temel amaç, beyin anevrizmasının patlama riskini ortadan kaldırmaktır. Her hasta için uygun tedavi yöntemini belirlerken birçok faktör değerlendirilir.
Beyin anevrizması probleminde iki temel tedavi yöntemi uygulanır:
Kapalı Tedavi (Endovasküler Yöntem)
Bu minimal invaziv yaklaşımda, kafatası açılmadan damar içinden tedavi gerçekleştirilir. Kasıktaki atardamardan girilerek beyin damarlarına ulaşılır. Anevrizma kesesi, platin yapılı özel tellerle (koil) doldurularak kan akışı engellenir.
Bu yöntemin avantajları şu şekildedir:
- Hastanede kalış süresi daha kısadır
- Yaşlı hastalarda daha az travmatiktir
Açık Cerrahi (Klipleme)
Bu yöntemde, genel anestezi altında kafatasını açarak anevrizmaya ulaşılır. Titanyumdan yapılan küçük klipsler kullanarak anevrizma kontrol altına alınır.. Klipleme yönteminin başarı oranı yüksektir ve şu avantajları sunar:
- Damarın doğrudan görülebilmesi
- Anevrizma kesesi tamamen çıkarılabilmesi
- Karmaşık arter sistemlerinde etkili olması
Tedavi yönteminin seçiminde hastanın yaşı, sağlık durumu, anevrizmanın boyutu ve konumu gibi faktörler değerlendirilebilir. Kanamamış anevrizmada komplikasyon riski yaklaşık %1 civarındadır.
Beyin Anevrizması Hastalarının Dikkat Etmesi Gerekenler
Beyin anevrizması tanısı alan hastaların yaşam kalitesini korumak ve riskleri minimize etmek için bazı önemli önlemlerin alınması gerekir. Özellikle kanamamış anevrizma hastalarında düzenli kontrollerin hayati önem taşıdığı gözlemlenmiştir.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Beyin anevrizması teşhisi konulan hastalara öncelikle aşağıdaki temel yaşam tarzı değişiklikleri önerilir:
- Sigara ve alkolden tamamen uzak durulması
- Tansiyonun düzenli kontrolü ve ilaçların aksatılmaması
- Ağır sporlardan ve yük kaldırmaktan kaçınılması
- Sağlıklı beslenme düzenine geçilmesi
Özellikle tansiyon kontrolü konusunda hassasiyet gösterilmesi gerekir. Yüksek tansiyon, anevrizma riskini artıran en önemli faktörlerden biri olduğu için, hastaların tansiyon ilaçlarını düzenli kullanması ve tuz tüketimini kısıtlaması gerekir.
Beslenme ve Egzersiz
Özellikle meyve, sebze ve kepekli tahıllar gibi lif açısından zengin besinlerin tüketilmesi tavsiye edilir. Kabızlığı önlemek için yeterli sıvı alımı da önemlidir, çünkü aşırı ıkınma durumu riskli olabilir.
Egzersiz konusunda ise düşük yoğunluklu aktiviteleri tercih edilir. Ağır sporlar yerine, düzenli yürüyüşler ve hafif stretching hareketleri çok daha uygundur.
Düzenli Kontroller
Hastaların durumunu yakından takip etmek için düzenli görüntüleme çalışmaları yürütülür. MRI veya BT taramaları ile anevrizmanın durumu kontrol altında tutulur. Ayrıca, psikolojik destek alınması da bu süreçte oldukça önemlidir.
Beyin Anevrizması Kaç Yaşında Görülür?
Klinik deneyimlere göre, beyin anevrizması her yaşta görülebilmekle birlikte, belirli yaş gruplarında daha sık karşımıza çıkabilir. Özellikle 35-60 yaş aralığı, en çok görüldüğü dönem olarak dikkat çeker.
29 Aralık 2024 tarihinde Hüma Hastanesi tarafından düzenlendi.